20 Aralık 2019 Cuma

İntiharın Hârıdır






















Yaşamaktan daha zordur, yaşayamamak
Bir iş var bu ellerinde, hiç tutulmamış
Abiler, kazmalara sarılmış hınçla,
bir çukur açılmış.
İtilmişsin, kakılmışsın, sevilmemişsin
Delik ceplerin, ve senin olmayan siyasi görüşün,
Senin hiçbir çocukluğun insanlara dokunmamış
Telefonların açılmamış,  kimseler de aramamış
Uysal köpekler gibi eğik başın okşanmamış,
Yalnız doğmuş İlyas, yalnız yaşamış,
asıldığında da yalnızmış...

Oğlum ilyas ölümdür bu boğazı sıkan
Köpeğin olur düşmanın, paran varsa
Ne anan okşar seni, ne de cahil baban
Şu kahpe insalara biraz faydan yoksa.

Bir bodrum katta, zihne yapışan terk edilişler,
ve birkaç tokat izi çocukluktan,
günümüze dek yüzünde büyüyen.
Bakma şimdi orospuların göz yaşlarına,
Hiçbiri ama hiçbiri seni gönülden sevmez.
Bu nasıl bir ölü cepleride bomboş,
Böyle bir sefalete şeytan bile gelmez.
Yüzünde bir ifade var, yaşayanları suçluyor
Pişman mıdır gittiği yerde, pişmanlığa değmez!
Ellerinin yarasıyla geçiyor, ellerinin yarasıyla...
Bir aşk hikayesi bile yaşamadan, yirmi beşte gidiyor...
Çıkın bakın pencerelerden aşağı, İlyas küsmüş bize!
İnsanların omuzunda Allah'ına gidiyor.
Çıkın bakın pencerelerden aşağı...
Gidiyor ilyas, ilyas gidiyor!

Oğlum ilyas yaşamdır, insanı böyle yamultan
Plastik şişelerden çekilen hayallerle yaşanmaz
Ne olmuş yıkıldıysan, alıp başını gitseydin
Kahpelere kızılınca  o güzel cana kıyılmaz.

Senin cebini boş bırakan domuzlara kalsın dünya,
Domuzlara kalsın, domuzlara kalsın!
Seni bir bodrum kata,
hapis edenlere kalsın dünya!
İpi boynuna geçirenlere, liderlere, zenginlere kalsın
Doymazlara, aymazlara, firavunlara kalsın!
Ey ilyas! Sahibindir senin kimsesizlik,
Bırak bu bok yurdu onlara kalsın!
Ve maalesef çarendir, çaresizlik.
Sus! Acılar, ciğerlerinde bıraksın imzasını,
Sesin, huzursuzluk imaresidir insanlarda, ağlama.
Bir gençliğin öfkesidir, bu ip,
Bir gençliğin sizi delip geçeceğinin netliğidir,
kırılan bu boyun.
Sizin için cehennemin biletidir!

Hiçbir baltanın sapı değilsin İlyas'cığım sen.
Hiç güzel bir şeye layık değilsin.
Bu yeryüzünde bir mezar verdiler sana,
Onda da kıyamete dek kalacak değilsin.

Sıkıldın insanların zahmetinden oğlum İlyas!
Buluş hadi Mevlamızın rahmetiyle...
Buluş hadi bembeyaz bir gerçekle...
Buluş Rabbimizin yumuşacık yüzüyle.








26 Ekim 2019 Cumartesi

Mahmut'u İntihara Götüren Şeyler

















Hep sonradan gelir öncelikler,
Düşünmek yersizdir ve her şey için çok geçtir.
Dahası mı? Yaşamı geçmesi gereken
Hain bir planın parçası olarak görürler.
Sevdiği kadınlar, zenginlerle evlenince
Gözyaşlarını paslı demirlerle silerler.
Bu ülkede ayıptır ağlamak tüm Mahmutlara
Bu yüzden camları yumruklarla sererler.
Ve utanmadan sorarlar aralarında,
Neydi Mahmut’u  intihara götüren şeyler?

Karneleri verilmiştir, işe yaramaz milyonların
Issızlığa atılmış, yaşlanmış çocukların
Akıbeti bir amerikan kurşunuyla dağılmaktır
Yavaştan ağlayan, düşünmeyen bir başın.
Mahmut mu?  aslında aydınlığı düşünürmüş,
Çok denemiş senelerce karanlığı yaramazmış
Kışları ölür, yazları uyanıp, düşünürmüş
Böylece sızılı  intiharın közleri harlanırmış

Ağlatanın kuru yüzünü, tuzlandıran bu hüzün
Anneler, babalar mahmutlara  hep uzakmış
Mahmutlar, Allah’ın verdiği o hazla
Bir günün yarısında, şeytanlarla savaşırken
Tüm erkek çocukları, tatsız bir ilkhabarın
Sabahların kanayan yarasında, ısırırmış yorganı
Ve milyonlar oturup uzunca düşününce,
Bu huzursuzluk için bir cevaba varamazmış,
Er geç bir soru işareti asılırmış gözlerinden 
Neydi mahmut’u intihara götüren şeyler?

Yersiz telkinlere, tahammül edilmez artık,
Tüm mahmutları itina ile heder etmişsek,
Hem Mum yanar mı hiç, tükenip söndüyse?
Soruyor annesi, nedir  boynundaki mor izler?
Şayet Mahmut bir kazada öldüyse?
Nasıl yani bir daha uyanmak yok mu ona?
Peki bu onun için bir mağlubiyet değilse?

Çok çalışır, çok para kazanırmış mahmut
Bir kuruş olsun eve vermezmiş terlemiş parasından
Öyleyse mutsuz olması için bir gerekçe,
Huzursuz oluşu içinde bir suçlamada bulunamazdı kimseye
Parası vardı mahmut'un tüm mahmutlar kadar
Parası olan mutsuz olmazdı, konuşulur böyle şeyler
Mahmutların isyanı işte böyle
İşte böyle bir düşünceyle karşılaşınca başlamıştı biliniz
Para çok şeydir ancak her şey de değildir.

Bir rüzgar eser toprağının üstünde, düşünmek yersizdir
Sevdiği kız başka bir handadır, mutludur
Yersizdir düşünmek,  başka bir adamın namusudur
Oysa Mahmut’un gözleri mi mavidir, buzuldur
Toprağın harında, çürür ve yok olur,
yersizdir düşünmek, bir gece esmiştir aklına,
Bir ip sallar  tavandan böyle düşünceler
Oturup düşünmüşler, parayı sevenler bile
Neydi bu mahmut’u intihara götüren şeyler?

Tüm mahmutlar toplanacak bir gün görürsünüz
Sizin bok kokulu karanlığınızı söndürecekler
Butlarınızı kırıp, simli yüzlerinizi silecekler
Kalbinizin kanında  sigaralar söndürecekler
Tüm mahmutların gözlerindeki çanaklar,
Tüm ahireti aydınlatacak siz görürsünüz.
Yüreğin sitemini döktüklerinde ortaya
O kısa hayatlara ölüm ancak bir süs olacak
Canları kefalet olsun,  yaşattıklarınıza 
Bir yanıt verilmese bile düşünmeye  değer
Bir soru bırakacaklar arkalarında
Neydi mahmut’u intihara götüren şeyler?

12 Ekim 2019 Cumartesi

Ben Seni Arayamıyorum


 ben seni arayamam ile ilgili görsel sonucu

Bir gün beni ararsın diye
Telefon numaramı değiştirmiyorum
Yalnız beni düşlerimde arıyorsun
Ama acıyan ‘alo’larıma cevap vermiyorsun
Tüm yüzlerimi tükettim sevgilim
Ben seni arayamıyorum.

Sesin cennet kuşu cıvıltısı, ki inanmıyordun
Burnuma kokun geliyordu, seninle konuştukça
Şimdi mesafelerden ötürü bir uzaklıkta
Bir gün beni ararsın diye,
Camiilerde, toplantılarda telefonumu sessize almıyorum
Tüm düşlerimi çürüttüm sevgilim
Ben seni arayamıyorum.

Bahaneler ayrılmaya yetmiyorlar, görüyorsun
Artık dinmeyen bir hasretin parçamız olması
İyi de sen beni neden aramıyorsun?
Telefonu açan sen olmazsın diye
Ben seni arayamıyorum.

21 Ağustos 2019 Çarşamba

Kazağıma Yazdığım Şiir

İlgili resim


Sinecek üstüne
Zamanın güzel neşesi
Zamanın gebertildiği kırahaathanelerin
Şeyh nefreti barındıran izmarit kokusu

Desenlerin üzerinde hayal kuracağım
Neyleyim tüm kızlar seni beğenmesin
Tüm kış sırtımda seni taşıyacağım…
Güzel kazağım.

Duman Kokusu




sokak tablosu resmi ile ilgili görsel sonucu










Duman kokuyor sokak…
Aklımda niğde'nin kaldırımları var,
Bir de ibrahim’in ölü suratı
İçimde terk ettiğim benler var.
Hep peşimdeler, ama yakalanmadım daha!
İyi mi? Birde yeni hayaller çıktı karşıma.

Yaşamak
çok güzel lan!

Yenemiyorum.
İbrahim'in mezarına iki kürek toprak atışımı.
Vicdanımda bir yara bu!
Şerefsizler, çokta hızlı örttü üstünü
Üç yıl oldu olacak bugün yarın.

Canım pislik çekiyor…
O beni tamamlar sandım, yanılmışım.
Boş yere moda girmişim.

İbrahim’in mezarına iki kürek toprak attım.
İçime dert oldu, bana kalmıştı sanki
İnsan arkadaşını gömer mi?
Gömmemeli.

O günden beri,
Yokuş çıkıyorum rüyalarda…
Trabzon'daki çaycı kız aklıma geliyor.
Ne yapıyordur kim bilir,  o kasvetli havada ?

Sonra ibrahim’in mezarına gidemedim hâlâ.
Üç yıl oldu olacak bugün yarın.
Bir üst geçide çıkıp ağladım, geçmedi.
Onunla dağlarda gezdim, soğuklarda.

İstanbul günlerim geldi aklıma.
Herkesin beni hakir gördüğü bir mekanda.
İstiklal'de ölümden korkarak yürüyordum
Üç israil'li ölmüş, dört gün önce.
Ben de ölmek ister gibi yürüdüm durdum,
İbrahim'in anlardım belki gömülünce.

Mezarına iki kürek toprak attım.
Öğrense kızardı bana!
Ben ona gitme dedim, gitti ama.
Belki bağlasaydım bir yerde, gidemezdi.
Gitmeseydi, ölmezdi belki ama.
Ama öldü! Ama ben gitme dedim ona.
Gitme ibrahim, annen kızar.
Lütfen ölme.

Eve sarhoş gittim sonra,
annemin bana güveni öldü.

Artvin günlerim geldi aklıma.
Faşist bir arkadaşla uyuduk üç gece.
O da üç yıl önce, iki kürekten sonra.
İki kürek toprakla geziyordum,
Gitsemde ne kadar uzağa.

İbrahim’in mezarına iki kürek toprak attım.
Tahtalara çarptı toprak , o korktu.
Bir ölüyü gömmenin büyümüşlüğüyle kaldım.
      Bir ölü , bir sakat…

2016

19 Temmuz 2019 Cuma

Senin Yüzünden


















Senin yüzünden oldu bunlar
Geçmişe benzeyen yüzünden
Son sürat çarpıştık ya
Gözlerime çıkan yüz izinden

Senin yüzünden oldu bunlar
Beni alıp buralardan götüren
Koklanacak kadar yakın gelen
Öpülmeyecek kadar uzakta
İfadesi hep bir cevabı veren

Senin yüzünden oldu bunlar
Ama bilmem hangi yüzünden
Hep bir giz barındıran
Yorumlanamayan yüzünden

Senin yüzünden oldu tabi
Tüm insanlığı gizleyen
Kanatların yok işte
Özel güçlerin filan yok
Tüm bunlar senin yüzünde.

Kavuşamayanlar Pasajı




Pasajdayım, karanlık bir pasajda
Sevgilimi soyarken kırıldı rüyam.
Çirkin insanlar, idrar kokan koridorlarda.
Bir ben ait değilim buraya,
Bir de süs köpeği olan kadınlar...

Bir bardak çaydı içtiğim.
Bir kavga patlak vermeden önce
Bir adamı bıçakladılar pasajda
Üzüldüm beyaz gömleği kan olunca
Annesi kızacak bıçaklanan adama
Neyse ki gerek kalmadı üzülmeme
Bıçaklanan adam can verince

Pasajdayım karanlık bir pasajda
Kavuşamayanlar pasajının en alt katında
Bir adam bir kadını kucaklamış
Kadın dediysem, ellili yaşlarında
Hayatın artıkları ve tükürüklü yüzleriyle
Bir pasajdayım karanlık bir pasajda

Sevgilimin bileklerini öperken kırıldı hayal
Onun koyu gözleri gibi, koyu kalbi var
Bir derdim var, seni sevmek istemiyorum
Bir derdim daha var, seni hiç sevmek istemiyorum
Ölgün memelerinden daha haz veriyor
Cehennem biletleri satılan,
Kavuşamayanlar pasajında  kırılmak.


8 Şubat 2019 Cuma

Ayna























Yüzümü aynada seninle kestim.
Seninle geçtim bu fırtınaları.
Uzak dağları yakın ettim.
Öyle hayaller kurdum ki,
Mahcup ettim duaları.

Ben iş tutmaz, nasihat arsızı.
Yolların anlamını anladım.
Kelimelerin alevini harladım.
Unuttum unuttum geçmedin,
Yorulduğum yerden sevdim seni.

Yüzün eskimiş bir eşya gibi
Çatlak bir camdan göğe bakmaksın
Karlı bir gece, derin bir nefes almak
İnsanın büyüdüğünü anladığı ilk ansın.

Ben mutsuzluğun, canlı heykeli,
Karıştığım her zamanı siyah edenim.
Düşündüm düşündüm, bir şeyler olmadı,
Bir düşüncenin acısında oyuldum.
Sabahı geçtim,  sonra geceyi buldum.
Zamanın etkisini kavradım.

Adın, varlığımın tek kelimesi,
Sıkıntım, heyecanım, ve varlığımsın.
Öldüğüm yerlerimden döktüm seni.
Diriltip, diriltip yeniden sevdim.

Ben kaybolmuş, arayanı olmayan.
Aynaya bakınca gördüğüm sensin.
Hiç ettim bedenimi ve sözlerimi.
Hiç gereği yokken, çok sevdim seni.



7 Ocak 2019 Pazartesi

Ben Bu Şiiri Sana Yazdım


Ben bu şiiri sana yazdım
Buğulu bir bardağı avuçlar gibi.
Sabaha çok vardı, umut yoktu
Kana kana içtim, kandığımla kaldım.

Kim yakmıştı bu ateşi içimde
Her gelen bir odun attı, harlandı
Ben bu şiiri boynunu görünce yazdım
Ne öptüm ne dokundum, yandığımla kaldım.

Tüm olumsuzluklar, benimle ilgilidir.
Dudak izlerim geçmiştir yenilmiştir.
Unutulmuşumdur, yok olmuş, eskimişimdir.
Bir olmazın peşinde çabalamakla kaldım.

Yeni bir organ gibi uzanıyorken ellerin.
Yer yüzünde sana özgü bir yavaşlıkta
Kar yağıyorken, kuşlar kim bilir ne haldedir?
Tasalarım ağır geldi, saplantımla kaldım.

Ben bu şiiri sana yazdım.
Senin ellerin, ayakların, rujların için.
Kolumun altında kapladığın yeri buldum.
Sonsuz bir sensizliği keşfettiğimle kaldım.

07 Ocak 2019 Kar yağarken.

Çirkin Olmak
















Yüzümü avuçlasam
Ben büyüdükçe çirkin oluyorum
Üstümü örtsen, sobayı yaksan
Ruhumdan çıkmayan kokuyu bulsan
Ben büyüdükçe, ölüm oluyorum
Anneciğim yan odada yaşam kokuyorsun.

Oysa korkutuyor artık beni
Ölümler, krizler, faturalar
Ben, bu dünya için dertlenecek adam değildim
Ben, büyüdükçe çirkin oluyorum.

Ilık sularda yıkasan beni
Yüzüm yeniden yumuşak olsa
Başımı okşasan, sesimi duysan
Adımın yerine geçecek bir renk bulsan
Ben büyüdükçe çirkin oluyorum
Bunu telafi edecek bir yalan bulsan

Herkes yaşıyorken, henüz mezarlar boşken
Bahçeler vardı, akarsular ve evlenmemiş kızlar
Çok korkutuyor beni zaman
Perdeleri savuran şu amaçsız rüzgar.

Yüzümü avuçlasan
Ağlıyorum.
Ben büyüdükce
Çirkin oluyorum.

23 Kasım 23.53 2018